Türkiye'de Asgari Ücret Politikası

1.3.2024 Elektrik Dünyası Dergisi, Sektörden, Norma Standart, Sabri Akten, Türkiye'de Asgari Ücret Politikası

Norma Standart, Norma Sert, Rostest Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Sabri AKTEN

Asgari ücretli çalışan sayısı ve oranı asgari ücretin bir ekonomideki etkilerini belirleyen en temel faktörlerdendir. Dolayısıyla asgari ücretli çalışan sayısının ve oranının bilinmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda Türkiye’deki olası etkilerinin ve sosyoekonomik bağlamının daha iyi anlaşılabilmesi için asgari ücretli çalışan sayısını ve oranını tespit etmemiz gerekmektedir.

Asgari ücret istihdam, kayıt dışılık, enflasyon, ücret-gelir eşitsizliği ve yoksulluk üzerine olan çok yönlü potansiyel etkileriyle ülke ekonomisini doğrudan ilgilendiren önemli bir sosyal politika aracıdır.

Asgari ücret artışları ile istihdam seviyesi arasındaki ilişkiyi araştıran bazı çalışmalar bu artışların istihdamı azalttığını diğerleri ise asgari ücret artışlarının istihdamı azaltmadığını, hatta bazı durumlarda artırdığını göstermektedir. Diğer bir ifadeyle, asgari ücret artışlarının olası etkilerinin yönü (olumlu-olumsuz) üzerinde bir görüş birliği bulunmamaktadır.

Her ülkenin kendine özgü kurumsal yapısı, işgücü piyasası, endüstriyel ilişkiler ve sosyal güvenlik sistemi olduğundan asgari ücretin etkileri de ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmektedir.

Gelişmiş ülkelerde asgari ücret artışları ile yoksulluk arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalar bu ülkelerde çalışanların sadece çok küçük bir bölümünün (çoğunlukla aileleriyle birlikte yaşayan gençlerden oluşan % 1 ile % 3 oranında) asgari ücretli olarak çalıştığını, bu nedenle asgari ücret artışlarının genel yoksulluk seviyesi üzerine anlamlı bir etkisi olmadığını göstermektedir.

Türkiye’de asgari ücretli çalışan sayısıyla ilgili sadece Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) veri yayınlamaktadır. Örneğin SGK 2016 yılı verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 14 milyon kayıtlı (sigortalı) ücretli çalışanın 5,6 milyonu asgari ücretli olarak çalışmaktadır Fakat bu verilerin işgücü piyasasındaki gerçek asgari ücretli çalışan sayısını yansıtmadığı bilinmektedir. İlk olarak çalışanların bir kısmı asgari ücretten yüksek ücret aldığı halde, işveren tarafından asgari ücret üzerinden sigortalı gösterilmektedir. Diğer bir ifadeyle, bazı işverenler işgücü maliyetlerini azaltmak için (daha az sigorta primi ve vergi ödemek için) eksik ücret bildiriminde bulunmaktadır. İkinci olarak bu rakama, tamamen kayıt dışı yani hiçbir SGK kaydı olmadan istihdam edilen fakat asgari ücretli olarak çalışanlar dahil değildir. Dolayısıyla, işveren beyanına dayalı SGK verileriyle gerçek asgari ücretli çalışan sayısını belirlemek mümkün değildir.

Türkiye işgücü piyasasında ulusal düzeyde, yaş ve sektör farkı olmaksızın tüm çalışanları kapsayacak şekilde belirlenen asgari ücret uygulamasının ücretlerin taban seviyesinin belirlenmesindeki rolünü ve önemini yıllar içerisinde artırmıştır.

Türkiye’de asgari ücret yaklaşık 70 yıllık bir geçmişe sahip, varlığı, işlevi ve önemi ilgili tüm sosyal aktörler tarafından kabul gören fakat pratikte uygulanması bazı yönlerden tartışılan bir kurumdur.

Asgari ücret artışlarıyla ilgili kararlar oy çokluğuyla alınmaktadır. Bir diğer tartışmalı konu ise asgari ücret seviyesi belirlenirken sadece işçinin ihtiyaçlarının temel alınması, aile kriterinin uygulanmamasıdır.

Asgari Ücret Yönetmeliği’ne göre asgari ücretin seviyesi bir işçinin normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek şekilde belirlenmelidir. İşveren temsilcileri asgari ücret hesaplamasında sadece işçinin ihtiyaçlarının temel alınmasına karşı çıkmazken, işçi konfederasyonları ve bazı araştırmacılar ülkenin sosyo-ekonomik yapısı, sosyal devlet ilkesi ve uluslararası standartlar gereğince asgari ücret seviyesinin belirlenmesinde işçinin yanı sıra ailesinin de ihtiyaçlarının göz önüne alınması gerektiğini belirtmektedir. Kuşkusuz asgari ücret uygulamasıyla ilgili en çok tartışılan konulardan biri asgari ücretin seviyesidir. Türk-İş’in dört kişilik bir ailenin açlık ve yoksulluk sınırı araştırmaları belirlenen net asgari ücretin bu sınırların altında kaldığını göstermektedir.

Örneğin Türkİş’in 2018 yılının Ocak ayında yaptığı araştırmada dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 1615 TL, yoksulluk sınırı ise 5262 TL olarak tespit edilirken 2018 yılı için geçerli olan 1603 TL’lik net asgari ücretin açlık sınırının da altında kaldığı belirtilmektedir. Türkiye’de belirlenen asgari ücretin dört kişilik bir ailenin zorunlu ihtiyaçlarını karşılaması bir yana TÜİK’in tek bir işçi için hesapladığı asgari geçim düzeyinin de altında belirlendiği ortaya çıkmaktadır.

2003-2017 döneminde Türkiye’de işgücü piyasasında ücretlileşmenin artması ve ücretliler arasında kayıt dışılığın azalması ile birlikte asgari ücret seviyesinin reel olarak önemli oranda artması da asgari ücretli çalışan sayısının arttığını düşündürmektedir.

Oysa daha önce de ifade edildiği gibi asgari ücretli çalışan sayısı konusunda bir belirsizlik söz konusudur. Zira kayıtlı ve tam zamanlı çalışan bir kişinin yasal bir zorunluluk olarak asgari ücretten az kazanmaması gerekmektedir.

Türkiye’de asgari ücret, seviyesi, artışları ve ekonomideki potansiyel etkileri yönünden en çok tartışılan kamu politikalarındandır.