Fed, Resesyon ve Küresel Ekonomi

1.7.2022

Nisan ayından bu yana ABD enflasyon verilerinin üst üste beklenenden yüksek gelmesi tüm dünyayı özellikle de ABD ve Avrupa piyasalarını resesyon paniğine sürükledi. Piyasalar haftalardır 3. ve 4. çeyreklerde yaşanacak resesyon ihtimalini fiyatlıyor. Resesyon ise maalesef mevcut durumda kaçınılmaz görünüyor.

Resesyon temel olarak bir ülke ekonomisinin üst üste iki çeyrek küçülmesi (negatif büyüme) anlamına gelir. Yani çarklar geriye dönmeye, bütçeler açık vermeye, ekonomik hareketlilik durma noktasına gelmeye başlar.

ABD, dünyanın en büyük ekonomisi ve küresel rezerv paranın (Amerikan Doları) tek üreticisi konumunda olması sebebiyle dikkatle tüm dünya tarafından izleniyor. Perakende satışlar, sanayi üretimi, enflasyon verileri ve tabii ki Fed faiz kararları tüm ekonomileri etkileyebilecek niteliğe sahip. Dümeninde ABD’nin yer aldığı tüm dünya ekonomisi resesyon riski ile karşı karşıya. Diğer ülkeler, başta Avrupa olmak üzere, geminin su alma ihtimaline karşın önlemlerini almaya başladılar bile. Ne kadar yeterli gelecek bu önlemler tabi tartışılır…

Geçtiğimiz hafta Fed eski başkanı Ben Bernanke, Fed’in yumuşak inişi ihtimaline değindi ve ABD’de bulunan karamsar ekonomistleri sert bir dille eleştirdi. Bu ihtimal gerçekleşirse resesyon hafif atlatılacak ya da teğet geçilecek. 

Dünyanın en büyük yatırım bankalarından biri olan Morgan Stanley’nin CEO’su James Gorman ise piyasalardaki sert düşüşün endişe edilecek bir şey olmadığını söyledi ve pandemideki balonun(gerçekçi olmayan fiyatlamaların) söndüğünü ifade ederek duruma aşırı iyimser açıdan yaklaştı.

Bu uzman görüşlerini ihtimallere dahil edebilsek bile bence ABD ekonomisi hatta Avrupa ülkelerinden de birkaçı resesyonu yüksek ihtimalle 2022 yılının son çeyreğinde yaşayacaklardır.

Financial Times’ın ekonomistlerle Mayıs ayında yaptığı geniş çaplı bir ankete göre ABD, 2023 yılında resesyona girecek.

Fed aksiyon almak için doğru zamanı yakalayamamış olabilir. Bunun neticesinde ise yüzde 3, yüzde 4 politika faiz oranları ile belki de toparlama ihtimali olduğu durumu, daha da zora sokarak piyasaların yüzde 5 ve üzeri politika faiz oranlarını fiyatlamasına sebep olmuş olabilir. ABD ve Avrupa borsaları da bunu desteklercesine değer kaybetmeye devam ediyor.

Ülke ekonomileri pandemide yapay olarak nefes alsa da şimdi acı reçeteler uygulanıyor. Fed’den sonra İngiltere, İsviçre ve Arjantin’de faiz artırımına gitti.

Piyasaya sürülen paraları geri toplamaya çoktan başlayan Fed’in karşısında iki sorun var: İlki Rusya-Ukrayna Savaşı ile ortaya çıkan gıda ve enerji krizi, ikincisi küresel enflasyon.

Fed’in enflasyonu düşürme konusundaki ısrarı ve kabiliyeti önümüzdeki sürece doğrudan etki edecek. Arz yönlü krizler tarafında ise Rusya-Ukrayna Savaşı’nın durumu, enflasyon sepetindeki ağırlığı yüksek olan enerji ve gıda fiyatlarında etkili olacak.